Hazırlayan: Yard. Doç. Dr. Kemal KOÇAK (*)
“En ziyade muhtaç-ı ıslah ilk mekteplerimizdir. Çünkü bu mektepler bir insanın hayatında kazanması icap eden faziletlerin en emniyetle telkin edileceği devredir. İlk mektepler bütün mektep usullerinin esaslarıdır. Bu esaslar ne kadar metin olur ise üzerine kurulacak binay-ı maarif de o kadar sağlam olacaktır. Bilhassa nazar-ı dikkati bu mesele üzerine celp ederim. Bugüne kadar asırlardan beri bir köy maarifi yoktur. Köy ve köylü bizde nüfus-ı umumiyenin yüksek bir miktarını teşkil eder. Her sene köylüden alınan milyonlarca kuruş teklife mukabil çocuklarına ilk mektep terbiyesi veremiyoruz. Bunların muhtaç olduğu talim unsurlarını hazırlamak da çok zamanlara tevakkuf eder. Başka milletlerin maarif tarihi de böyledir. Hâlbuki asırlarca daha köy çocuğunu bilgisiz bırakmak da doğru değildir. Nahiyeler bundan sonra bir şahsiyet-i hukukiye iktisap ediyor. Bunun için iki yüz haneden aşağı köylerin nahiyeleri merkezlerinde “leyli köy mesai mektepleri” tesis edilmelidir. Köy maarifini tamim için şimdilik bundan daha salim bir usul yoktur. Bu sistem başka memleketlerde de vardır. Bu sayede yaz ve kış başka başka yerlerde yaşamaya maişeti itibariyle mecbur olan köylü çocuğunu emniyetle mektebe bırakarak tarlasına, yaylasına gidecektir. Bir nahiyeye merbut karyelerden toplanmış bu çocuklar birkaç sene birlikte yaşamak suretiyle yekdiğerlerini daha iyi tanıyacak, her türlü millî duyguları, her türlü say duygularını, temizliği, yemesini, içmesini, sıhhatini daha iyi muhafaza etmesini öğrenecektir. Müşterek bir hayatın mütesanit bir terbiyenin tesirleri altında yekdiğerleri için daha nafi unsurlar hazırlanmış olacaktır. Ve bu suretle daha az muallimle daha çok müfit semereler elde edilecektir. Bunlardan başka ilk tahsil ve terbiye mekteplerine icap eden muallimleri hazırlamak üzere azami kudret ve kuvvet verilmelidir.”
“Darülfünunumuz muhtariyetini kazandı, istikametini tuttu; Darülfünunun vazife ve hukuku üzerinde alakadarları hemen hemen aynı kanaatleri taşıyor. İptidai tahsilin gaye ve şekli üzerinde de fikirler az çok takarrür etmiş gibidir. İçtimai uzviyetimizde vazifesi neden ibaret olduğu bir türlü kestirilemeyen bilhassa orta tahsil mektepleridir. Bunlardan neler bekliyoruz? Darülfünuna girecek ihtisas sagirlerinin yetişmesini mi? Memleketimizdeki ziraat, ticaret, sanat sahalarını tutacak mütehassıslar çıkarmasını mı? Memur kadrolarını dolduracak memurlar imal etmesini mi? Millî intibahın husulünü istihdaf eden dinî, siyasî, ahlâkî, iktisadî emellere münadilik edecek mürebbiler hazırlamasını mı? Bunların hepsini aynı müessese mi temin edecek, ayrı ayrı müesseseler mi? Maalesef bu hususlar vuzuhla tayin edilmiş değildir. Bundan dolayıdır ki orta tedrisat müesseseleri derslerin nev’i ve mevadı itibariyle bazen hacı sarığı gibi kat kat yetişip kabarıyor, bazen Hoca Nasreddin’in leyleği gibi bacaksız ve gagasız bırakılıyor. Bu mülahazalara binaen ben bu müesseselerin talihini kurtarmamızı programın başına koyuyorum.”
—***—
Heyet-i İlmiye azasından on bir zat, anketimize pek şayan-ı dikkat mütalaat ile iştirak etmişlerdir.
—***—
“Hâkimiyet-i Milliye”, Heyet-i İlmiye azasından, muhtelif maarif meselelerine dair tertip eylediği on dört suale cevap verilmesini rica eylemişti. Bu anketimize kırk kişiden mürekkep olan Heyet-i İlmiye azasından yalnız on bir zat iştirak eylemiştir. Bazı zevat bir iki gün zarfında cevaplarını vereceklerdir. Bazıları ise pek ziyade meşguliyetlerini ileri sürerek cevaptan imtina eylemişlerdir. Bu on bir cevap içinde pek şayan-ı dikkat mütalaat görülecektir.
Anketimizi şu suretle neşrediyoruz. Her sualimiz karşısında, muhtelif zevat tarafından verilen cevaplar bulunacaktır ve bu cevaplar idarehanemize tevzi sırasıyla yazılmaktadır.
—***—
Üçüncü sualimiz: En ziyade muhtac-ı ıslah hangi derece mekteplerimizdir?
Dördüncü sualimiz: Dar veya geniş bir bütçeye göre ıslahatın sıra ve tertibi ne olmalıdır?
—***—
3- Mekteplerimizin hepsi ıslaha muhtaçtır. Bilhassa iptidai mektepleri ticaret, sanayi ve ziraat mektepleri en önce düşünülmelidir.
4- Bütçe ister dar, ister geniş olsun az para sarf ederek çok iş görmenin yolunu öğrenmeliyiz. Islahata her taraftan birden başlamak lazımdır.
Selim Sırrı
—***—
3- Köy mektepleridir.
4- Islahat bütün derecat-ı mekatipte muvazi gitmelidir. Mekteplerin bir nev’ine ehemmiyet verip diğer nev’ilerini ihmal etmek muvazeneyi bozar.
Darülfünun ve Darülmuallimat Muallimlerinden
Ali Haydar
—***—
3- En ziyade muhtaç-ı ıslah mekteplerimiz şimdilik tali mekteplerdir. Fakat ben münferit icraattan büyük bir hayır ümit etmediğimden, bu suale karşı da kanunun saye-i felahına ilticayı tavsiye edeceğim.
4- Bu sualin en doğru cevabını da ancak Maarif-i Umumiye Kanunu verebilir. Bu hususta sabit olmuş bazı hakikatler vardır ki ben yalnız onlardan bahsedeceğim. Bütçenin dar ve geniş olmasına göre asla tebdil mevzu edemeyecek ıslahat Darülmualliminlerden başlar, buralardan yetişen muallimler sayesindedir ki iptidai mekatibin ıslahatı hayalden hakikate intikal eyler, eğer Darülmualliminlerin, tali ve yüksek kısımları da vücuda getiriliyorsa sair mekatip de kurtarılmış olur.
Maarif Vekâleti Heyet-i Teftişiye Müdürü
Abdülfeyyaz Tevfik
—***—
3- Hepsi ıslaha muhtaçtır. Hepsini daha ziyade yükseltmek her zaman için elzemdir.
4- Maarif şubeleri birbirine o derece sıkı merbut ki bendenizce her şubeye aynı kuvvetle çalışmalıdır.
Telif ve Tercüme Heyeti Azasından
Mustafa Rahmi
—***—
3- En ziyade muhtaç-ı ıslah olan mekatib-i iptidaiyemizdir.
4- Her şeyden evvel Darülmuallimin ve Darülmuallimatlar muallim ve muallime yetiştirmek suretiyle ıslahata başlamalıdır. Muallim ve muallime yetiştikçe Darülmuallimin ve Darülmuallimatları peyderpey teksir etmeli, mekatib-i iptidaiyeye muallim ve muallime hazırlamalı, mekatib-i iptidaiye muallimleri yetiştikçe işe yaramayacak olan eski muallimleri çıkarmak suretiyle mekatib-i iptidaiyeyi ıslah etmelidir. Mektaib-i iptidaiye intizama girince mekatib-i taliye adeta kendi kendine teşekkül ve tekemmül eder. Mekatib-i aliye ile Darülfünun şuabatı da mekatib-i aliyenin vereceği netayice bağlıdır.
Galata Mekteb-i Sultani Müdürü
Faik
—***—
3- En ziyade muhtaç-ı ıslah ilk mekteplerimizdir. Çünkü bu mektepler bir insanın hayatında kazanması icap eden faziletlerin en emniyetle telkin edileceği devredir. İlk mektepler bütün mektep usullerinin esaslarıdır. Bu esaslar ne kadar metin olur ise üzerine kurulacak binay-ı maarif de o kadar sağlam olacaktır. Bilhassa nazar-ı dikkati bu mesele üzerine celp ederim. Bugüne kadar asırlardan beri bir köy maarifi yoktur. Köy ve köylü bizde nüfus-ı umumiyenin yüksek bir miktarını teşkil eder. Her sene köylüden alınan milyonlarca kuruş teklife mukabil çocuklarına ilk mektep terbiyesi veremiyoruz. Bunların muhtaç olduğu talim unsurlarını hazırlamak da çok zamanlara tevakkuf eder. Başka milletlerin maarif tarihi de böyledir. Hâlbuki asırlarca daha köy çocuğunu bilgisiz bırakmak da doğru değildir. Nahiyeler bundan sonra bir şahsiyet-i hukukiye iktisap ediyor. Bunun için iki yüz haneden aşağı köylerin nahiyeleri merkezlerinde “leyli köy mesai mektepleri” tesis edilmelidir. Köy maarifini tamim için şimdilik bundan daha salim bir usul yoktur. Bu sistem başka memleketlerde de vardır. Bu sayede yaz ve kış başka başka yerlerde yaşamaya maişeti itibariyle mecbur olan köylü çocuğunu emniyetle mektebe bırakarak tarlasına, yaylasına gidecektir. Bir nahiyeye merbut karyelerden toplanmış bu çocuklar birkaç sene birlikte yaşamak suretiyle yekdiğerlerini daha iyi tanıyacak, her türlü millî duyguları, her türlü say duygularını, temizliği, yemesini, içmesini, sıhhatini daha iyi muhafaza etmesini öğrenecektir. Müşterek bir hayatın mütesanit bir terbiyenin tesirleri altında yekdiğerleri için daha nafi unsurlar hazırlanmış olacaktır. Ve bu suretle daha az muallimle daha çok müfit semereler elde edilecektir. Bunlardan başka ilk tahsil ve terbiye mekteplerine icap eden muallimleri hazırlamak üzere azami kudret ve kuvvet verilmelidir.
4- Maarif-i milliyemizde salahiyet tertibi-ilk mektepler ve binaları, bu mekteplerin muallimleri, orta mektepler, orta ve yüksek meslek müesseseleri, millî hars, kütüphaneler, sıhhî ve terbiyevî müesseseler-istiyor. Bütün bunlar için kati bir sıra düşünemiyorum. Bir tarihî bir milletiz, büyük bir medeniyetin varisiyiz. Yalnız birinden başlayıp diğerlerini ihmal etmeyi şayan-ı kabul bir fikir olarak tanımıyorum. Bütçemiz dar veya geniş olsa da bütün bunların yalnız mikyaslarını büyültmek ve küçültmek suretiyle çalışılır. Şu kadar ki umur-ı maarife tahsis edilecek para ne kadar çok olur ise hüsn-i istimal etmek şartıyla o kadar nispette müfit neticeler elde edileceğini ümit ederim.
Maarif Müfettişlerinden
Ahmet Hilmi
—***—
3- Darülfünunumuz muhtariyetini kazandı, istikametini tuttu; Darülfünunun vazife ve hukuku üzerinde alakadarları hemen hemen aynı kanaatleri taşıyor. İptidai tahsilin gaye ve şekli üzerinde de fikirler az çok takarrür etmiş gibidir. İçtimai uzviyetimizde vazifesi neden ibaret olduğu bir türlü kestirilemeyen bilhassa orta tahsil mektepleridir. Bunlardan neler bekliyoruz? Darülfünuna girecek ihtisas sagirlerinin yetişmesini mi? Memleketimizdeki ziraat, ticaret, sanat sahalarını tutacak mütehassıslar çıkarmasını mı? Memur kadrolarını dolduracak memurlar imal etmesini mi? Millî intibahın husulünü istihdaf eden dinî, siyasî, ahlâkî, iktisadî emellere münadilik edecek mürebbiler hazırlamasını mı? Bunların hepsini aynı müessese mi temin edecek, ayrı ayrı müesseseler mi? Maalesef bu hususlar vuzuhla tayin edilmiş değildir. Bundan dolayıdır ki orta tedrisat müesseseleri derslerin nev’i ve mevadı itibariyle bazen hacı sarığı gibi kat kat yetişip kabarıyor, bazen Hoca Nasreddin’in leyleği gibi bacaksız ve gagasız bırakılıyor. Bu mülahazalara binaen ben bu müesseselerin talihini kurtarmamızı programın başına koyuyorum.
4- Paramız çoksa sıra aramam; ıslahata her taraftan birden başlanmasını tavsiye derim. Dar bir bütçe ile iş görmek iktiza ederse ilk tedrisat umurunun yeri baş taraftır. Çünkü sayıları en çok, ihtiyaçları en acil, talepleri en mütevazı olanların halası buna bakıyor. Çünkü orta ve yüksek tahsil müesseselerini besleyecek olanlar da evvel emirde bu geçitten geçerler.
Kastamonu Sultanisi Edebiyat Muallimi
Ali Rıza
—***—
3- Mekteplerimizin cümlesi aynı derecede ıslaha muhtaçtır.
4- Asrî bir millet, bütçesi ister dar, ister geniş olsun, bir taraftan yükseltilecek halk kütlesini, diğer taraftan onu yükseltecek münevver sınıfı nazar-ı dikkate almak mecburiyetindedir. Binaenaleyh her iki maksada hizmet edecek müesseseleri tesis veya ıslah ederken hangisine daha evvel [1] başlamalı diye bir sıra ve tertip aramaya lüzum yoktur. Vakit kaybetmeden hepsine bir başlamalıdır.
Darülmuallimini Aliye Müdürü
İhsan
—***—
3- İptidailerle Darülfünun ıslah edilirse tekmil tahsil müesseselerimiz tabiatıyla düzelecektir. Bundan maada hangi derecede olursa olsun sabit ve sarih bir ihtiyaca tekabül etmeyen ve vakti gelmeden yapılmış olan kuvvetsiz müessesatı muzır telakki ederim.
4- Darülfünunun ıslahını bütçe ile fazla alâkadar bulmuyorum. Binaenaleyh bütçenin herhangi vaziyetine göre evvel emirde iptidailer ve bunlara muallim yetiştiren müesseseler hakkında fedakârlık yapılmalıdır, derim.
Darülmuallimini Aliye Muallimlerinden
İbrahim Alâeddin
—***—
3- İlk ve orta tedrisata ait mekteplerimizdir. İlk tahsil müddetinin tespiti, terbiyede vahdetin tesisi, Darülfünuna müteveccih sultanilerimizin azaltılması, zükur için Darülfünuna ihzar edecek sultanilerin aynı ile inas için de açılması lâzımdır. Bina ve levazım-ı tedrisiye meseleleri de şayan-ı dikkattir. Altı asırdan beri birleşerek bunca abidat tesis eylediğimiz İstanbul’da bile mânay-ı tamıyle sultani ittihaz olunacak bir binamız yoktur. Bu iki derece mekteplerin yükselmesi için en mühim madde, Darülmuallimin ve Darülmuallimatların ıslah ve teksiridir. Memleketi ilmen yükseltmenin en mühim çaresi budur.
4- Bütçe için tespit edilecek rakam her ne olursa olsun mutlaka Darülmuallimin ve Darülmuallimattan başlamak lâzımdır. Sonra ilk tedrisat mektepleri gelir.
Maarif Müfettişlerinden
Hasan Fehmi
—***—
3- Mekatib-i iptidaiyemiz.
4- Evvela maarif hususundaki “ideal”imizi tayin edelim. Fakat bu gayeye doğru yürürken ilmî düşünelim, basitten başlayalım.
Şemsettin Sami Beyzade
Ali Sami
—***—
3- “Sistem”i bütün teşkilâta temel addettiğim için maarif ıslâhatında hiçbir mektebi diğerine tercihe imkân göremiyorum. Bugün için bütün mekteplerimiz ıslâha muhtaçtır. Tahsilin hiçbir derecesi diğerlerinden büsbütün ayrı tamamen müstakil bir cüz olmadığından işe yalnız birinden başlamak imkânı yoktur. İlk mekteplerin ıslâhı Darülmualliminlerin ıslâhına bağlıdır; orta mekteplerin ıslâhı için ilk mektepler de ıslâh edilmelidir ve hepsinin birden ıslâhı da yüksek Darülmuallimin tesisine ve Darülfünunun ıslâhına vayestedir.
4- Bütçe meselesi işi ikileştiriyor: devlet bütçesi var, mahallî bütçeler var. Maarifin bu bütçelere nazaran vaziyeti bugünkü gibi kalırsa bu sualin cevabı başka, bugünkünden farklı vaziyete girerse başka olur. Mamafih umumî bir surette cevap vermek için ıslâhatı şöyle sıralayabiliriz: (1) Ehliyetli (ehliyetnameli değil) muallimler hazırlamak, (2) Muallimleri mesleğe bağlamak, (3) Programları hayatımıza ve dünyanın gidişine uydurmak, (4) Muallim kitapları, talebe kitapları ve mektep kütüphaneleri vücuda getirmek, (5) Mekteplere binalar temin etmek. Bütçe dar olursa bu işler uzun bir zamanda yapılır. Yoksa bütçenin siasına [genişliğine, bolluğuna] göre bazılarını yapmak ve bazılarını tehir etmek bir şey yapmamak demektir.
İhsaiyat Müdürü
Avni
—***—
3- Hepsi.
4- Müsavatını kabul eden bir devlettir. Binaenaleyh bütün sınıflara ve mesleklere ait mekteplere ehemmiyet vermek zaruridir. Şu kadar var ki memlekette, en çok fedakârlığa davet olunduğu hâlde en ziyade maarif inamından mahrum kalmış sınıf ve meslekleri fazla himaye elzemdir kanatindeyim.
Orta Tedrisat Müdürü
Nafi Atuf
—***—
Nafi Atuf beyin dünkü sualler hakkındaki cevabını tehir ile bugün ilave ediyoruz.
Soru-Maarifimizde en büyük noksan nedir?
Cevap-Memleketimizi, milletimizi ilmi tanımaktır. Maarif hem bir vasıtadır, hem bir neticedir. Bu vasıtayı en iyi bir tarzda kullanarak en müfit neticeye varmak için ilmî usullerle memleketi tanımak elzemdir.
Soru-Maarifimiz terakkide midir? Tedennide midir? Ve bu vaziyet ne zamandan beri devam ediyor? Sebepleri nedir? İzale için en müessir çare olarak ne tavsiye edersiniz?
Cevap-En koyu bir istibdattan, en hür bir halk idaresine yürüyen bir milletin maarifi için tedennidedir demek nasıl caiz olur? Mefkûre ile hakikati ayırmak lazımdır. Birçok mefkûre sahipleri nazarında maarifimiz çok geridir; fakat hakikate bakınız: Ali, tali, iptidai müesseseleriyle mekteplerden çıkaran halkı da kavrayan teşkilâtı ile asri bir hale doğru gitmektedir. Bugün hedefimiz garp medeniyeti olduğuna nazaran bugünkü mekteplerimiz, teşkilât ve usul itibariyle dünkülerden daha çok ziyade garp medeniyetine yakındır. [2]
DİPNOTLAR
(*) (Emekli) Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi, mkemalkocak@gmail.com, drkkocak@gmail.com
[1] Hâkimiyet-i Milliye, 03.08.1923, No: 879, s. 1, sütun: 5-6
[2] Hâkimiyet-i Milliye, 03.08.1923, No: 879, s. 2, sütun: 5-6