29 Ekim 1923-29 Ekim 2018
“Cumhuriyet”in ilan ve kabulü ile Mustafa Kemal’in ilk Cumhurbaşkanı seçilişinin 95. yıl dönümüdür.
Dünden bugüne akan ve yarınlarda var olma ülküsünü daima yaşayan ve yaşatacak “Türk Milleti”ne hayırlı olsun.
Bugünlere erişen, “Türk Milli Kültürü” ile hemhal olarak hayatını sürdüren erdemli Türk vatandaşlarına kutlu olsun. “Ne Mutlu Türküm Diyene!”
“Cumhuriyet”in ilan ve kabulü ile Mustafa Kemal’in ilk Cumhurbaşkanı seçilişini, 29 Teşrinievvel (Ekim) 1339 (1923) tarihli TBMM Zabıt Ceridesi’nin 89-100. sayfalarından okuyup anlamak ve anlatmak, değerlendirmek her Türk vatandaşının görevidir.
Bununla birlikte Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın yanında ve yakınlarına bulunan arkadaşlarının anılarından günün anlam ve önemini bugüne aktarmak; kamuoyunun bilinçlenmesine katkıda bulunmak vicdanî ve millî bir görevdir.
Aşağıda, Mazhar Müfit KANSU’nun “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, II. Cilt, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1986, s. 595-600” künyeli eserinden “Cumhuriyetin İlanı” başlıklı bölümüne yer verilmiştir.
***
Bir gün Anadolu lokantasında yemek yiyordum. Ankara’da o zaman en iyi, tek bir lokanta vardı. O da bu idi. Orada Neue Freie Presse adlı Avusturya gazetesinin Ankara’ya gelen bir muhabiri de yemek yiyordu. Bu zatla bir gün evvel Mecliste riyaset odasında tanışmıştım. Yanıma geldi, aramızda şöyle bir muhavere geçti:
– Haberiniz olsa gerek, sizi tebrik ederim.
– Nedir acaba?
– Mustafa Kemal Paşa beni Meclisin riyaset odasında kabul etti ve dedi k : “Alenî olarak ilk defa size söylüyorum, Cumhuriyet ilân edeceğiz”. “Ne zaman ?” dedim. Başını salladı ve : “Çok yakında” dedi.
Bu havadis İstanbul ve Ankara gazetelerinde de neşredildi. Mustafa Kemal Paşa’nın günlerden beri Cumhuriyet ilânı için İsmet Paşa ve arkadaşları ile müzakerelerde bulunduğunu biliyorduk. Gününü tayin bizce mümkün değildi.
Bir gece evvel beraberdik. Necati Bey, Vasıf Bey, Yunus Nadi Bey, Mahmut Esat Bey ve sair arkadaşlar da vardı. Mustafa Kemal Paşa gülerek : ” Ey, çocuklar, yarın Cumhuriyet ilân edeceğiz.” dedi. Ve bana döndü : “Erzurum’dan beri ağzından çıkarmadığın Cumhuriyetin işte zamanı geldi. Yarın istediğin kadar Cumhuriyet diye alenen artık bahsedebilirsin.” Tabiîdir ki hepimiz son derece memnun olduk.
Büyük Millet Meclisi hükümeti artık tarihe karışıyor, Cumhuriyet hükümeti teşekkül ediyordu.
Fakat Cumhuriyet ilân edebilmek için evvel emirde Teşkilâtı Esasiye Kanununun bazı maddelerinin tadili lâzım geliyordu. Bu da kararlaştı : “Türkiye devletinin hükümet şekli Cumhuriyettir” cümlesinin ilâvesi lâzım geliyordu. Bu Meclis’e arz edilecekti.
İkinci bir tadil de heyeti vekilenin sureti intihabı meselesi idi. Zira vekiller birer birer Meclis’in intihabıyla oluyordu. Artık bu usul terkedilecek ve şöyle bir şekil alacaktı : “Reisicumhur Büyük Millet Meclisi tarafından seçilecek ve başvekili reisicumhur intihap edecek, başvekil de diğer vekilleri, meclis azasından olmak üzere seçecek ve kabine bu suretle teşekkül edecekti.” Bu usul hâlâ caridir.
29 Teşrinievvel 1923 pazartesi sabahı saat onda Meclis, birinci içtimaını yaptı. Öğleden sonra yine toplandı. Meclis’in karşısındaki Millet bahçesinde binlerce halk sabahtan beri toplanmış, bugün mühim karar verilecektir, diye beklemekte idi.
Zira “Bugün mühim kararlar veriliyor” sözü, dışarıya aksetmişti. Akşam olmuştu. Saat 18’de bir parti toplantısı oldu ve bunu müteakip meclis alenî celsesini açtı.
Çorum Mebusu İsmet Bey riyaset makamında idi. İsmet Bey, meclisin sükûn ve sükûtu arasında, Meclis’in beklediği teklifi söyledi, dedi ki: “Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nun tadil edilen yeni maddeleri hakkındaki lâyihanın müstacelen müzakeresi teklif ediliyor”. Bu teklif “kabul’ sesleriyle karşılandı ve Kanunu Esasi Encümeninin bu baptaki mazbatası okundu.
MAZBATA SURETİ
Milletimizi refahiyet ve saadete isal ve istiklâli tâmme mazhar eden mücahedei hudapesendanede hâkimiyeti milliye esası sureti kat’iyede kabul edilmiş ve daima buna riayet edilegelmişti. Bu usulün Türk milleti necibesine ne azîm muvaffakıyat temin ettiği aşikârdır. Hâkimiyetin bilâkaydü şart millete aidiyeti ve idare usulünün mukadderatı milleti bizzat ve bilfiil idare etmek esasına müstenit bulunması zaten “Cumhuriyet” demek olduğundan saltanatı ferdiyeyi kat’iyen def’i olan bu kelimenin istimali ve Türkiye devletinin şekli hükümeti cumhurî olması hakkında Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nun maddei mahsusasının bir fıkra ile tavzih edilmesi hukukan ve ınaslahaten münasip görülmüştür.
Bir cumhuriyet tesis kılındıktan sonra bu cumhuriyetin mümessili olacak bir riyaset makamının da ihdası tabiîdir.
Bundan başka, hükümeti teşkil edecek olan başvekilin reisicumhur tarafından tayini mesuliyetin tespiti noktai nazarından umurı zaruriyedendir.
Binaenaleyh, elyevm mevcut olan şekli devlet tespit edilmek üzere Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nun buna ait bir, üç, sekiz ve dokuzuncu maddeleri berveçhi âti tâdil ve tavzih ve devletimizin dini, dini İslâm ve lisanı Türkçe olduğuna dair bir maddei mahsusa tedvin edilmiştir. Mevaddı mezkûreyi kanuniyet iktisap etmek üzere heyeti celileye arz ve teklif ve derakap müzakeresini istirham ederiz.
Bu teklif kabul edilerek kanunun birinci maddesi şu şekli aldı : “Hâkimiyet bilfkaydü şart milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir. Türkiye devletinin şekli hükümeti Cumhuriyettir.” Bundan başka tadil edilen birinci, onuncu, on ikinci ve diğer bazı maddeler de tâdilcn kabul edildi. Ve bu esnada Kanunu Esasi Encümeni Reisi Yunus Nadi Bey şöyle bir hitabeye başladı:
“Arkadaşlar ;
Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, teşkilâtı esasiye ile şarkta yeni ve mühim bir devlet kurmuştur. Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hangi ahval ve şerait içinde içtima ettiği malûmdur. Harbi Umumî hitamından sonra, Mondros Mütarekesi’yle devlet bir mütareke safhasına geçmiş, fakat devletlerin mütareke şeraiti olarak bazı esasat kararlaştırılmıştı. Mütarekeyi bizimle imza edenler, daha mütarekenin imzası kurumadan bütün ahitlerini pâyimal ederek bizi parçalamağa teşebbüs ettiler. Memleket taraf taraf işgallere uğradı, İstanbul’un işgaliyle de suikastin hitam bulduğu kanaatinde idiler.
Türk devleti bu suikastlara karşı Ankara’da bu Meclisi aliyi kurdu. Ve, Türk milleti olarak, “ben varım” diye dünyaya ilân etti. Teşkilâtı esasiye de Türk milletinin, hareketinin bir vesikasıdır. Ve bugünkü zaferi temin eden heyet de T. B. M . M,’ne vücut veren Türk milletidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, tarihinde eşi nadir görülür bir harika ibda etmiştir. Kendisinin masdarı olan milletinin azmiyle… Teşkilâtı esasiyeye merbutuz. Fakat İkinci Meclis, şimdiki tâdilatı ile o esasatı teyit ve takviye edecektir.
Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun aslının şerefi Birinci Meclise ait ise, İkinci Meclis de takviye ile şeref bulacaktır.
Tâdilatın birincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin beynelmilel unvanını tespittir. Meclis, hâkimiyeti bilâ kaydü şart millete veren bir şekli hükümet kabul etmiştir ve onun için yaşamaktadır. Bu şekli hükümetin adı, Cumhuriyettir…”
Yunus Nadi Bey’den sonra, bazı hatipler de heyecanlı ve vatanperverane nutuklar söylediler.
Nihayet, Rasih Kaplan da söz alarak kürsüden : “Yaşasın Cumhuriyet !” diye bağırdı. Bu hitabe üzerine mebuslar ayağa kalkarak müttefikan ve canü gönülden üç def “Yaşasın Cumhuriyet,” diye bağırdılar.
Maddeler okundu, müttefikan kabul edildi. Şimdi Türkiye devletinin Türkiye Cumhuriyeti olduğu takarrür ve tahakkuk etti. Bundan sonra reisicumhur intihabına geçildi.
Mustafa Kemal Paşa, müttefikan reisicumhur intihap edildi. Reylerin tasnifi bunu gösterdi. Meclis’in önünde sabahtan beri bekleyen halka tebliğ edildi. “Yaşasın Cumhuriyet, Yaşasın Reisicumhur!” sadaları Ankara âfakında çalkalandı.
Cumhuriyeti tebcil için 101 pare top atılması yolunda bir karar verildi ve bu da kabul edildiğinden derhal lâzım gelenlere takrir tebliğ edilerek toplar atılmağa başlandı.
Ankara o gece bayram yapıyordu; bütün memleket şenlik içinde idi.
Riyaset mevkiinde bulunan İsmet Bey (Çorum) tasnif neticesini Meclise arzedince, bir alkış tufanı başlamıştı. O vakte kadar Meclis’te bulunmayan Mustafa Kemal Paşa, keyfiyet kendisine tebliğ olununca, Meclis salonuna girdi ve kürsüye çıktı. Şu tarihî nutku söyledi. Aynen zabıtlarda vardır:
” Muhterem arkadaşlar!
Mühim ve cihanşümûl hadisatı fevkalâde karşısında muhterem milletimizin teyakkuz ve intibahı hakikisine bir vesikai kıymettar olan Teşkilâtı Esasiye Kanunumuzun bazı maddelerini tavzih için encümeni mahsus tarafından heyeti celilenize teklif olunan kanun lâyihasının kabulü münasebetiyle Türkiye devletinin, zaten cihânca malum olan, malum olması lâzım gelen mahiyeti beynelmilel maruf unvaniyle yâd edildi. Bunun icabı tabiisi olmak üzere, bugüne kadar doğrudan doğruya Meclis’in riyasetinde bulundurduğunuz arkadaşınıza ifa ettirdiğiniz vazifeyi Reisicumhur unvaniyle yine aynı arkadaşınıza, bu âciz arkadaşınıza tevcih ediyorsunuz (Estağfurullah hakkınızdır sesleri). Bu münasebetle, şimdiye kadar hakkımda izhar buyurduğunuz muhabbet ve samimiyet ve itimadı bir defa daha göstermekle yüksek kadirşinaslığınızı ispat etmiş oluyorsunuz. Bundan dolayı heyeti celilenize bütün samimiyeti ruhiyem ile arzı teşekkürat ederim.
Efendiler, asırlardan beri şarkta mağdur ve mazlum olan milletimiz, Türk milleti, hakikatte meftur olduğu hasailden muarra telakki ediliyordu.
Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, istidat, idrâk, kendi hakkında sui zanda bulunanların ne kadar gafil ve ne kadar tetkikten uzak zevahirperest insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz hâiz olduğu evsaf ve liyakatini hükümetinin yeni ismiyle, cihanı medeniyetine daha çok sühuletle izhara muvaffak olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkie lâyık olduğunu asariyle ispat edecektir.
Arkadaşlar, bu müessesei aliyeyi vücuda getiren Türk milletinin son dört sene zarfında ihraz ettiği zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere tecelliyatını gösterecektir. Acizleri mazhar olduğum bu emniyet ve itimada kesbi liyakat etmek için pek mühim gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arzetmek mecburiyetindeyim. O ihtiyaç, heyeti aliyenizin şahsım hakkındaki teveccüh ve itimadının ve müzaheretinin devamıdır. Ancak bu sayede ve Allah’ın inayetiyle şahsıma tevcih buyurduğunuz ve buyuracağınız vezaifi hüsni ifaya muvaffak olabileceğimi ümit ederim.
Daima muhterem arkadaşlarımın ellerine çok samimi ve sıkı bir surette yapışarak onların şahıslarından kendimi bir an bile müstağni görmeyerek çalışacağım. Milletin teveccühünü daima noktai istinat telakki ederek hep beraber ileri gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır…
Bu nutuk da çok alkışlandı. Artık Cumhuriyet ilân, reisicumhur intihap edilmiş olduğundan İsmet Bey de gece saat dokuzda celseyi kapadı (29/30 Teşrinievvel 1923).
Bittabi heyeti vekile maddesi de kabul edildiğinden buna göre yeni kabine de şu veçhile teşekkül etti:
Başvekil ve Hariciye Vekili: Malatya Mebusu İsmet Paşa; Şer’iye Vekili: Saruhan Mebusu Mustafa Fevzi Efendi; Erkânı harbiyei Umumiye Vekili: İstanbul Mebusu Fevzi Paşa (Çakmak); Dâhiliye Vekili: Kütahya Mebusu Ferit Bey (Tek); Maliye Vekili: Gümüşhane Mebusu Hasan Fehmi Bey; Müdafaai Milliye Vekili: Karesi Mebusu Kazım Paşa (Özalp); İktisat Vekili: Trabzon Mebusu Hasan (Saka); Adliye Vekili: İzmir Mebusu Seyit Bey; Maarif Vekili: Adana Mebusu Safa Bey; Nafia Vekili: Trabzon Mebusu Mühendis Muhtar Bey; Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekili: İstanbul Mebusu Dr. Refik Bey (Saydam); Mübadele, İmar ve İskân Vekili: İzmir Mebusu Necati Bey.
Cumhuriyet ilânının ertesi günü bu heyeti vekile de ilân edildi. Halk bu kabineden memnun kaldı.
Mustafa Kemal Paşa’nın Reisicumhur olduğunu, Başvekil İsmet Paşa vilâyetlere vesair lâzım gelen makamata tebliğ etti.
Bütün memlekette büyük bir sevinç ile ilânı şadümanî edildi ve Cumhuriyet Bayramı gece ve gündüz devam etti.