Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi’nin 14 Eylül 1921 tarih ve 292 nolu nüshasında, ordumuzun Yunan ordusunu Sakarya’nın batısına attığı ve Sakarya Meydan Muharebesi’nin 13 Eylül 1921 tarihi itibariyle sona erdiğine dair resmi tebliğ yayımlanmıştır.
Ordumuzun kazandığı zafer, Ankara başta olmak üzere yurdumuzun muhtelif yerlerinde kutlanmıştır. Aşağıda, zafer şenliğinin Ankara’da kutlanışına ait bir haber/metin sunulmuştur. Görseller, metni açıklayıcı, destekleyici ve tamamlayıcı unsur olarak tarafımızdan eklenmiştir.
RESMİ TEBLİĞ
13-9-[13]37 tarihli resmi tebliğdir: 12 Eylül’de Beylikköprü mıntıkasındaki düşman aleyhine tevcih edilen mukabil taarruzumuz sabaha kadar bütün gece süngü ve bomba muharebesi halinde devam etmiş ve mücaver kıtaatın ricatini himaye için tutunmak isteyen iki düşman fırkası yüzlerce maktul verdirilerek perişan bir surette Sakarya’ya atılmıştır. Bu anda kâmilen Sakarya garbine tard edilmiş olan düşman ordusu kıtaatımız tarafından takip edilmektedir. Düşmanın gerilerine daha birkaç gün evvelden tevcih olunan süvari ve piyade fırkalarımızdan biri Sivrihisar cenubu yakınlarında düşmanın bir iki taburluk kuvvetini dağıtarak üç tayyare, dört otomobil ve malzeme-i saire iğtinam eylemiştir. [1]
***


ANKARA’DA ZAFER ŞENLİKLERİ
—***—
Dün Ankara ordumuzun ilan eylediği mevde [tevdi olunan, emanet edilmiş, üstüne verilmiş]-i zaferi şafakla beraber almış ve her tarafta şanlı sancağımız güneşin ilk şafağı ile beraber yükselmişti. Gece mutantan fener alayları ile icray-ı şadmanı [sevinç gösterileri] edildi.
—***—
Kahraman ordumuz dün [13 Eylül 1337/1921] zaferini resmen ilan etti. Bütün Anadolu, dün sabahtan beri bu zaferini en heyecanlı tezahüratla tesit [tebrik etme, kutlama] ediyor. Bu arada, milli cidalde ihraz eylediği tarihi mevki itibariyle düşman için bir hedef olan ve harbin ağır yüklerini en ulvi bir his ile karşılayan Ankara’mız da zaferin neşesini bütün gün ve bilhassa dün gece büyük bir cuşuş [çok çoşkun, taşkın] ile gösterdi. Artık resmi tebliğ ile tahakkuk eden zafer daha şafakla beraber Ankara’nın her tarafında yapılmıştı. Öğleye doğru her taraftan şanlı hilal temevvüce [dalgalanmaya] başladı. Bütün Ankara akşama kadar bu sevinç haberi ile çalkalandı. Ezandan sonra ise mızıka, davul, kudüm sesleri ve binlerce halkın avaze-i meserreti [sevinç, şenlik sesleri] Ankara ufuklarında akisler yapıyordu. Her taraftan, minarelerden dükkanlara kadar her taraf donanmıştı. Atılan fişenkler hoş şuleler saçarak şehrin semasında yüzüyordu.

Gelen halk hükumet meydanında toplandı. Biraz sonra askerlerimiz bu sürur [sevinç] kitlesine iltihak etti ve iki kademe üzerine mutantan [şatafatlı, gösterişli, çok parlak] bir alay tertip edilerek Büyük Millet Meclisi’ne doğru yüründü.
Birinci kademede Müdafaa-i Milliye ve süvari alayı kıtaları, ellerinde meşaleler olduğu halde ilerliyor, bunları merkez mızıkası, inzibat kıtası, polis efendiler takip ediyordu.
İkinci kademe matbuat mensupları, dördüncü grup mızıkası, ellerinde fenerleri, meşaleleri ile küçük zabit ve zabit namzetleri, talimgâh müfrezeleri, merkez taburu müfrezesi ve riyaset muhafız müfrezesi yürüyor ve bu alayı ahali takip ediyordu. Ortada Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin büyük resmi, çiçekler ve fenerler ile tezyin edilmiş olduğu halde iki inzibat memurunun elinde kemal-i tazim ile taşınıyordu.
Alay yavaş yavaş hükumet konağından Büyük Millet Meclisi binası önüne geldi ve bütün asker ve ahali saf teşkil ederek hep bir ağızdan milli marşlarımızı okudu. Bütün bu sürur kitlesi meclis, bu tezahüratından pek mütehassıs olan mebuslarımız da halkımızı layenkati [ardı kesilmeksizin, durmadan, hep] alkışlamakta idi.
Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey Efendi, kendine has olan belagati ile pek müessir bir nutuk irat ettiler ve bu nutuklarında sırf içimizde çıkacak yangına rapt-ı ümit ederek ve büyük düşmanlarımızın verdiği silâhlarla tepeden tırnağa kadar silâhlanarak üzerimize saldıran ve yüz seneden beri İslâm’ı ve Türk’ü imhaya gaye edinen Yunan gibi hunhar düşmanın ancak ittihadın verdiği kuvvetle Sakarya’dan atıldığını ve yine bu ittihat sayesinde bütün aziz topraklardan sürüleceğini müessir ve müheyyic [heyecan veren] bir sada ile ve hitabı ara sıra sükûta mecbur eden medit [çok uzun süren] ve şiddetli alkışlar arasında izah eylediler. Hamdullah Suphi Bey Efendiden sonra Aydın Mebusu Hoca Esat Efendi, Türkçe bir dua okudu. Hazırunun ta kalplerinden gelen âmin sadaları arasında Cenab-ı Hakk’tan ordumuzun zaferden zafere koşmasını tazarru [kendini alçaltarak yalvarma] eyledi. Program mucibince alay mızıkası önde olduğu halde Müdafaa-i Milliye Vekâletine teveccüh etti.
Müdafaa-i Milliye Vekili Refet Paşa Hazretleri, cümle kapısının önünde askerlerin, tezahürat-ı meserretkaraneye iştirak eden ahalinin arasında gelerek şu nutku irat buyurdular:
Kardeşler, arkadaşlar! Milli sürurlar içinde bana geldiniz, kahraman ordunun zaferini tebcil ediyorsunuz, teşekkürler ederim. Büyük gazayı hepinize tebrik ederim. Bu gaza[nın] gelen geçen gazaların en büyüğü olduğuna emin olunuz.
Düşmanlar tarafından saldırdığı, milletin bütün silahları elinden alındığı vakit dini, peygamberin şeriatini, Kur’an’ı, vatanı, bütün mukaddesatını muhafaza etmeye azmeden bir avuç halkı, memleketi müdafaaya atılarak işte bu muvaffakiyet elde edildi.
Milletimizin kimsenin, hiçbir milletin malında, canında, ırzında gözü yoktur. Biz hakkımızı, hakk-ı hayat ve pek sevdiğimiz istiklalimizi muhafaza ve müdafaa için mücahedeye girmiştik. Hâlbuki bize hücum edenler hiçbir hakları olmadığı halde malımıza, canımıza, sevgili topraklarımıza hatta ırz ve namusumuza kadar el uzatmak alçaklığında bulundular. Arkadaşlar, birçok Müslümanlar, Müslüman köyleri ateşlerle yakıldı, Müslüman kadınları murdar düşman ellerinde en alçak zevklere alet oldu. (Kahrolsunlar, kurtaracağız sesleri)
Arkadaşlar! Muharebe bitmiş değildir. Daha birçok İzmir gibi, Bursa gibi, Karahisar gibi yerlerde ezan okunmuyor. Müslümanların boynu büküktür, onları kurtaracağız. Alçak düşmanı memleketimizden son neferine kadar çıkaracağız (Paşa Paşa, İnşallah sesleri). İşte düşmanın tırnakları söküldü. Geldiği yollardan caniler gibi kaçıyor. Biz Allah’ın emrini yaptıkça, peygamberin emriyle mücahedede bulundukça, Allah bizi muhakkak muvaffak edecektir. İnşallah size daha büyük muvaffakiyetler müjdeleyeceğiz (Alkışlar). Sonra birçok tenevvür [parlama, ışıldama, aydınlık olma] fişenkleri atıldı.
Oradan alay aynı tertiplerle gureba hastahanesine, sonra iki numaralı hastahaneye, darülmuallimat binasındaki hastahaneye, merkez kumandanlığına, (Hâkimiyet-i Milliye) ve (Öğüt) gazeteleri idarehanelerine geldi. (Hâkimiyet-i Milliye) gazetesi binası önünde matbuat namına alaya iştirak edenlere teşekkür, kahraman ordunun gazası tebrik edildi. Hâkimiyet-i Milliye heyet-i tahririye ve tertibiyesi alayı samimi surette istikbal ederek alkışladı. Alay aynı şaşaa ve şevk içinde erkân-ı harbiyeyi ziyaret için hareket etti. Alay, fevkalade muntazam ve programa muvafık surette hareket ediyordu. Merkez kumandanı Avni Beyin bu husustaki mesaisini cidden şayan-ı memnuniyet bulmaktayız. Ankara’nın bu cuşuşu ta sabahlara kadar devam etti.
***
DİPNOTLAR
[1] Hâkimiyet-i Milliye, 14 Eylül 1921, No: 292, s. 2, sütun: 5-6
[2] Hâkimiyet-i Milliye, 14 Eylül 1921, No: 292, s. 2, sütun: 1-2