26 Ağustos 2017, “Büyük Taarruz”un başlangıcının, 30 Ağustos 2017, “Başkumandanlık Meydan Savaşı/Dumlupınar Meydan Muharebesi”nin 95. yıl dönümüdür.
Sakarya Meydan Muharebesi kazanıldıktan sonra Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa, düşmana tasarladığı son ve öldürücü darbeyi indirmek ve onu saldırmaya cüret ettiği Türk anavatanında boğup imha etmek için planlı bir faaliyete girişti. Bu faaliyetin hedefi, Türk ordusunun savaş gücünü en üst noktaya çıkarmak ve bu görevi başaracak duruma getirmekti. Tabii bu da zamana bağlı idi.
Bu arda İtilaf devletleri, bir mütareke ve arkasından da yeni barış teklifinde bulundular. Ancak barış şartları Milli Misak prensiplerine ve Türk milletinin çıkarlarına aykırı görüldüğünden kabul edilmedi.
Çünkü yeni şartlar, İstanbul hükumetinin imzalamış olduğu Sevr Andlaşması’nın Türkiye lehine az çok değiştirilmiş şeklinden başkası değildi. Milli hükumet, yeni görüşmelere zemin hazırlamak için bir mütarekeyi kabul edebileceğini, bunun ilk şartının da Anadolu’nun düşman kuvvetlerinden boşaltılması olacağını ileri sürdü. İtilaf devletleri, bunu kabul etmediklerinden barış teşebbüsleri bir daha suya düştü.
Milli Misak, artık Türk süngüsü ile kabul ettirilecekti.
Başkumandanlık Kanunu, 4 Şubat 1922’de yeniden uzatılmıştı. Süresi 3 Mayıs 1922’de sona eriyordu. İkinci uzatma teklifi Meclis’te birçok tartışmalara yol açmış, sonunda kanun çıkmıştı. Mayıs ayında üçüncü uzatma müzakereleri sırasında, Meclis’te çoktanberi hazırlanmakta olan muhaliflerin şiddetli karşı koymaları yüzünden olumlu sonuç alınamadı. Ancak Mustafa Kemal’in gizli bir celsede vermiş olduğu izahat üzerine Başkumandanlık Kanunu yeniden üç ay uzatıldı. Bu konuda Temmuz ayında geçen görüşmeler sonunda ise T.B.M.M. Başkumandanlığın Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya süresiz olarak verilmesi kabul edildi.
Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra, Yunan ordusunun büyük kısmı Afyonkarahisarı-Dumlupınar arasında bulunuyordu. Başka kuvvetli bir grubu da Eskişehir bölgesinde yer almıştı. Bunların arasında ise ihtiyat kuvvetleri vardı. Sağ kanadını Menderes bölgesinde bulundurduğu kuvvetlerle korumakta idi. Böylece Menderes nehrinden Marmara denizine kadar uzayan bir cephe meydana gelmişti.
Yunan ordusunun genel kuruluşu, üç kolordu ile bir takım müstakil birlikler şeklinde idi. Bu üç kolordu, 12 tümeni kapsıyordu. Müstakil birliklerin toplam üç tümeni bulunuyordu.
Garp cephesindeki Türk kuvvetleri, iki ordu halinde idi. Ayrıca cephe karargahına bağlı birlikler vardı. Genel mevcut 18 tümendi. Bunlardan başka 3 tümenli bir süvari kolordusu ve daha az mevcutlu ayrı iki süvari alayı vardı.
Türk ordusunun birincisine Ali İhsan (Sabis) Paşa, ikincisine Yakup Şevki Paşa kumanda ediyordu. Bir süre sonra Birinci Ordu Kumandanlığına Nurettin Paşa getirildi.
Kuruluşları değişik olan Türk ve Yunan orduları kıyaslanırsa, insan ve tüfek sayısı birbirine eşit gibiydi. Yalnız Türk ordusunun süvari kuvveti daha fazla, buna karşılık Yunan ordusu top, makineli tüfek, ulaştırma araçları, cephane ve fenni malzeme bakımlarından daha üstündü. Üstelik Yunan ordusu, dünyanın serbest ve destekleyici endüstrisinin himayesine dayanıyordu.
Türk İstiklal Orduları Başkumandanı Gazi Mustafa Kemal Paşa 23 Temmuz 1922’de Garp Cephesi karargahının bulunduğu Akşehir’e gitti. Genelkurmay Başkanı’nın da katıldığı toplantıda harekat hakkında genel bir görüşme yapıldı.
Mustafa Kemal Paşa, Konya’ya kadar gelmiş olan İngiliz Generali Tovzend ile görüşmek üzere Konya’ya gitti. 27 Temmuz’da Akşehir’e döndü. O gece yapılan görüşmelerde, bütün taarruz hazırlıklarının 15 Ağustos’a kadar tamamlanması kararlaştırıldı.
Ertesi günü, bir futbol müsabakası bahanesiyle ordu ve bir kısım kolordu kumandanları Akşehir’e davet edildiler. O gece Mustafa Kemal Paşa kendileri ile taarruz hakkında görüşüp düşüncelerini sordu. Karşılığında da kendi düşüncelerini onlara açıkladı.
Garp Cephesi Kumandanlığı, 6 Ağustos 1922 günü gizli olarak ordulara taarruz hazırlığı emrini verdi.
Mustafa Kemal Paşa, taarruz kararını verdiğini hükumet üyelerine henüz açıklamamıştı. Ankara’ya dönüşünde, onlarla bir toplantı yaparak birlikte iç ve dış durumu görüştü. Askeri durumumuz hakkında gerekli bilgileri verdi. Birlikte geçen görüşme ve konuşmalardan sonra, taarruz konusunda hükumetle mutabık kaldı.
Bu sırada muhalifler, ordunun kötü durumda bulunduğu, yerinden kıpırdayamayacak halde olduğu hakkındaki propagandalarını en son dereceye çıkarmışlardı. Bu durum, Türk ordusunun işine yaramıştı. Böylece gerçek durum ve taarruz kararının uygulanması için yapılan nihai hazırlıklar, Yunanlılardan daha kolay ve kendiliğinden gizlenmişti. Onlar da tamamen bu yanlış propagandanın etkisi altında kalmışlar ve gerekli tedbirleri almamışlardı.
Yalnız, devletin önemli ve sorumlu mevkilerinde bulunan bazı kimselerde de bu olumsuz propagandanın tesirleri görülmeye başlamıştı. Bunu ilerisi için zararlı gören Mustafa Kemal Paşa, onlarla başbaşa konuşmalar yaparak ordunun gerçek durumu hakkında kendilerini ikna etti ve sonra cepheye gitti.
Kendisinden önce oraya gelmiş olan Genelkurmay Başkanı ile buluştu. Ankara’dan ayrıldığını son derece gizli tutmuştu. Bunu birkaç yakınından başka kimse bilmiyordu. Arkadaşları, kendisi Anakara’da imiş gibi hareket edeceklerdi. Gazi Paşa’nın 21 Ağustos’ta Çankaya Köşkü’nde bir çay ziyafeti vereceğini gazete ve ajanslar ilan ederlerken, kendisi 22 Ağustos 1922 günü öğleden sonra saat 16.00’da Akşehir’de Garp Cephesi karargahında bulunuyordu.
Burada, Cephe Kumandanı’na 26 Ağustos 1922 sabahı düşmana taarruz edilmesi emrini verdi.
O gece Birinci ve İkinci Ordu kumandanlarını karargahına çağırdı ve kendilerine taarruzun nasıl yapılacağını bir harp oyunu şeklinde izah etti. Bunun başarılabilmesi için, yığınağın ve tertiplerin mutlaka çok gizli olması gerekiyordu. Bu yüzden bütün hareketler gece yapılacak, birlikler gündüzleri köylerde ve ağaçlar altında dinlenecekti.
Mustafa Kemal Paşa, 24 Ağustos 1922 günü Başkumandanlık karargahını Akşehir’den taarruz cephesinin gerisinde bulunan Şuhut kasabasına nakletti. 25 Ağustos 1922 sabahı da Şuhut’tan savaşın idare edileceği Kocatepe’nin batısında çadırlı ordugaha geçildi.
Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa, 26 Ağustos Cumartesi günü sabah saat 05.30’da yanında Genelkurmay Başkanı ve Garp Cephesi kumandanı olduğu halde Kocatepe’de idi. Bir akşam öncesinden Anadolu’nun dışarı ile her türlü yazı ve telgraf haberleşmesi kesilmiş bulunuyordu.
Türk ordusunun taarruzu şu şekilde düzenlenmişti:
12 piyade ve 3 süvari tümeninden kurulu Birinci Ordu, Akarçay-Ahırdağ bölgesinden kuzeye doğru taarruza geçecek, 2 kolordu ve 1 süvari tümeninden kurulu İkinci Ordu, cepheden düşmana tespit taarruzunda bulunacak, 3 tümenli süvari kolordusu Ahırdağ’ın doğusundan geçip düşmanın yan ve gerilerine hücum edecekti.
Diğer taraftan, düşmanın yapması yapması mümkün bütün hareketleri inceden inceye hesaplanmış bulunuyordu. Kabul edilen esas, ne olursa olsun asıl ağırlık merkezinden diğer cephelere kuvvet ayırmamaktı. Eskişehir-Akarçay arasındaki 130 km.lik cepheye 5 piyade ve 1 süvari tümeni tahsis edilmişti. Akarçay’ın batısında 14 tümen bulunduruluyordu. Ağırlık bölgesinin hemen batısında 6 tümenle taarruza geçilecek ve bu suretle genel taarruz 20 tümenle yapılmış olacaktı. Taarruz planının amacı, düşmanın sağ kanadına kesin bir darbe vurarak Ege Denizi ile bağlantısını kesmek ve böylece onu vatan toprakları içinde boğup imha etmekti. Kuvvetli ve yoğun bir topçu hazırlık ateşinden sonra, taarruz tam bir baskın şeklinde başladı ve Mehmetçiğin yiğitçe ve fedakarca hücumları ile devam etti. Daha ilk saatlerden itibaren düşmanın birçok kesimlerine nüfuz edilmişti. Taarruz, akşama kadar şiddetini hiç kaybetmeden devam etti. Düşmanın maddi ve manevi gücü, bu müthiş hücum karşısında adamakıllı sarsıldı. Akşamüstü, Afyon’un güney doğusundaki düşman sağ kanadının kilit noktaları olan Kaleciksivrisi ile Belentepe ve ayrıca büyük bir dayanak noktası olan Tınaztepe ele geçirilmiş bulunuyordu.
İkinci Ordu, Kazdağı yönünden yaptığı taarruzla düşmanı bulunduğu yere çakarak kendisinden beklenen görevi başarmıştı. Bu yüzden büyük ihtiyatlarını asıl ağırlık bölgesine sürememiş bulunuyordu. Esasen 26 Ağustos akşamına kadar cephenin her noktasından aynı şiddetle devam eden taarruzlara uğramış ve böylece asıl ağırlık noktasını sezememişti.
27 Ağustos sabahı başlayan Türk piyade taarruzu, asıl amacı açığa vurmuşsa da artık iş işten geçmiş bulunuyordu. Bu taarruzlar sonucunda, Afyon’un güneyinde 50 km ve doğusunda 25-30 km kadar uzanmış ve bir yıldır büyük bir itina ile tahkim edilmiş olan düşman mevzileri yarıldı ve Yunanlılar kuzeye doğru çekilmek zorunda kaldılar. Türk piyadesinin taarruzu ise devam etti. Bunun sonucunda, düşmanın savunma gücü kırılarak büyük kısmı Sincan ovasıan sürüldü ve burada açıkta savaşmak zorunda bırakıldı.
Daha 25/26 Ağustos gecesi, Ahırdağ’ın güneyinden geçip düşman hatlarının sağ yan gerilerine inmiş bulunan Fahrettin (Altay) Paşa kumandasındaki Türk Süvari Kolordusu, onun batı ile bütün bağlantısını kesmiş ve tam bir çember içine alınmasını sağlamıştı
Bu suretle kuzeyden ilerleyen İkinci Ordu, düşmanın Afyon ve Eskişehir grupları arasına girmek suretiyle kuvvetlerini ikiye bölmüş oldu. Asıl kuvvetler ise kuzeyde kalanlardı.
28 Ağustos akşamına kadar bu kısım batıdan çevrilerek tamamen sarıldı. Diğerleri de 29 Ağustos akşamına kadar geçen takip ve çevirme hareketleri ile sarılmış oldu.
BAŞKUMANDANLIK MEYDAN MUHAREBESİ VE BÜYÜK ZAFER
Böylece yenilen düşman kuvvetleri 30 Ağustos günü Aslıhanlar civarında kuşatılmış bulunuyordu. Bundan sonra geçen ve Başkumandanlık Meydan Muharebesi diye anılan safha, hayatını hiçe sayarak savaşlara müdahale eden Mustafa Kemal Paşa tarafından 30 Ağustos günü Dumlupınar’da uygulandı ve parlak bir başarı ile sona erdi.
Bu harekat sonucunda, düşmanın asıl kuvvetleri çok yakın mesafeden ve iki yandan sarıldı. Adatepe ormanlarına sürüldü. Çekilme yolları, süvari kolordusu tarafından kesilmiş bulunuyordu. Düşman ordusu tamamen yok edildi. Yunan ordusu Başkumandanı Trikopis esir alındı. Dört taraftan hücuma uğrayan düşman, dar bir sahada üst üste yığılan cesetlerden kanlı öbekler bırakmış ve Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın vaat ettiği şekilde “Vatanın harim-i ismetinde” boğulmuş, buraya ayak atmaya cesaret edenler bir daha geriye dönemeden mahvolup gitmişlerdi.
Bu savaştan canını kurtarabilmiş, pek az Yunan ordusu artıkları ile daha aşağıda bulunup imhadan kurtulan birlikler, geri ve menzil teşkilatında ve işgal edilmiş yerlerde muhafaza hizmetinde bırakılmış kuvvetleri de birlikte sürükleyerek Uşak üzerinden İzmir-Çeşme yönünde kaçmaya başladılar. Bunlar, gece gündüz amansız bir şekilde takip edilip yetişildikçe kanlı çarpışmalarla batıya doğru sürülmeye başlandılar. Aynı zamanda Yunanlıların Eskişehir grubu, üçüncü kolordu ile İzmit grubunu teşkil eden tümenler tarafından mağlup ve perişan bir halde Bursa-Mudanya-Erdek hattına sürüldü. Sonra bir kısmı burada yok edildi. Bir kısmı takibe devam edilip denize döküldü.
Takip hareketi başlarken Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa ordulara hitaben şu emri yayımlamıştı:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi orduları!
Afyonkarahisarı, Dumlupınar Meydan Muharebesinde zalim ve mağrur bir ordunun asıl unsurlarını inanılmayacak kadar bir zamanda imha ederek büyük ve necip milletimizin fedakarlıklarına layık olduğunuzu ispat ediyorsunuz. Sahibimiz olan büyük Türk milleti geleceğinden emin olmaya haklıdır. Savaş alanındaki maharet ve fedakarlıklarınızı yakından görüyor ve takip ediyorum. Milletimizin hakkınızdaki takdirlerine delalet etmek görevimi arka arkaya ve durmadan yapacağım. Başkumandanlığa tekliflerde bulunmasını cephe kumandanına emrettim. Bütün arkadaşlarımın Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri verileceğini dikkat nazarına alarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve celadet ve kahramanlık kaynaklarını yarışırcasına bezletmeye devamlarını dilerim.
Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!”
Kahraman Türk ordusu, bu emri eksiksiz olarak yerine getirmek için 300 km.lik bir mesafeyi 11 günde alarak Akdeniz’e varmıştır.
Gazi Mustafa Kemal Paşa diyor ki:
“Bana bizzat verilen bir telgrafta, İzmir’deki İtilaf devletleri konsoloslarına benimle müzakerelerde bulunma yetkisini verdiklerinden, hangi gün ve nerede buluşulabileceği soruluyordu. Buna verdiğim cevapta, 9 Eylül’de Nif’te buluşabileceğimizi bildirmiştim. Hakikaten ben, dediğim gün Nif’te bulundum. Fakat mülakat isteyenler orada değildi. Çünkü ordularımız İzmir rıhtımında ilk verdiğim hedefe, Akdeniz’e varmış bulunuyorlardı.”
Evet, Türk orduları 9 Eylül’de İzmir’e girmiş bulunuyor, böylece Orta Doğu’nun bu sihirli beldesi hakiki sahibine ebediyen kavuşmuş oluyordu. 200.000 kişilik Yunan ordusu bu süre içinde mahvolmuş, Anadolu’nun içinde yok edilmiş ve ancak perişan kalıntıları İzmir rıhtımlarından Türk süngüsü ile Akdeniz’e dökülmüştür.
Zafer, eksizdi. Bu zafer, 10 Eylül 1922 günü yanında Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa bulunduğu halde, halkın çoşkun gösterileri arasında İzmir’e girmiş olan Başkumandan Mustafa Kemal Paşa tarafından bir beyanname ile büyük Türk milletine ilan edilmişti.
Yine bu zafer, Milli Misak esaslarına uygun bir barışı sağlamış ve “İlelebed Payidar” olacak yeni bir Türk Devleti’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğmasına yol açmıştır.
KAYNAKLAR:
Mithat SERTOĞLU, Alparslan’dan Atatürk’e Kadar Türk Zaferleri Ansiklopedisi, Yeni İstanbul Gazetesi yayını, (Tarihsiz), İstanbul, s.261-264
http://tdk.gov.tr/index.php?index.php&option=com_nutuk&view=nutuk&kategori1=nutukdty&kelime1=Dumlup%C4%B1nar&sayfa1=2167
http://tdk.gov.tr/index.php?index.php&option=com_nutuk&view=nutuk&kategori1=nutukdty&kelime1=Dumlup%C4%B1nar&sayfa1=2168
http://tdk.gov.tr/index.php?index.php&option=com_nutuk&view=nutuk&kategori1=nutukdty&kelime1=Dumlup%C4%B1nar&sayfa1=2169
http://tdk.gov.tr/index.php?index.php&option=com_nutuk&view=nutuk&kategori1=nutukdty&kelime1=Dumlup%C4%B1nar&sayfa1=2170
http://tdk.gov.tr/index.php?index.php&option=com_nutuk&view=nutuk&kategori1=nutukdty&kelime1=Dumlup%C4%B1nar&sayfa1=2171
http://tdk.gov.tr/index.php?index.php&option=com_nutuk&view=nutuk&kategori1=nutukdty&kelime1=Dumlup%C4%B1nar&sayfa1=2172
http://tdk.gov.tr/index.php?index.php&option=com_nutuk&view=nutuk&kategori1=nutukdty&kelime1=Dumlup%C4%B1nar&sayfa1=2173
http://tdk.gov.tr/index.php?index.php&option=com_nutuk&view=nutuk&kategori1=nutukdty&kelime1=Dumlup%C4%B1nar&sayfa1=2174
http://tdk.gov.tr/index.php?index.php&option=com_nutuk&view=nutuk&kategori1=nutukdty&kelime1=Dumlup%C4%B1nar&sayfa1=2175
http://tdk.gov.tr/index.php?index.php&option=com_nutuk&view=nutuk&kategori1=nutukdty&kelime1=Dumlup%C4%B1nar&sayfa1=2176